Mehmet POSTALLI
Site Haritası

Tabiat Güzeli

“ TABİAT  GÜZELİ “

Dağların arasında, bir vadide gizlisin 

Şelaleler diyarı “Tabiat  Güzeli” sin   

                       

Sana yalnız ben değil, görenler hep sevdalı   

Yeşil doku içinde, çok şirinsin Yahyalı         

 

Yahya Gazi’ de seni görür görmez beğenmiş

Hayalimdeki mekân, işte burası demiş 

                                 

Yiğit atalarımız, yurt tutmuş gözbaşını                      

Asırlardır yiyoruz ekmeğini aşını 

                             

Onbinleri  doyurur  bereketli topraklar                      

Göynükte  harman olur deste deste başaklar  

           

Zümrüt akan koca çay, şehri ikiye böler       

İlkbaharda coşan su, iner baraja dolar    

                              

Sıcak yaz aylarında, susamış topraklara;                   

Hayat verir, can gelir pörsümüş yapraklara

 

Çiçeklerle bezenen  dallar meyveye durur    

Ceviz, armut, kayısı, elma senden sorulur   

                          

            Üzüm, çilek, şeftali, yok mu kirazın alı         

            O canım meyvelerin vatanısın Yahyalı          

 

Toprağa düşen cemre, ilkbaharı müjdeler

Çiğdem, nevruz açılır, körpe kuzular meler

           

Rahmet sular toprağı, yaylalar çimenlenir

Billur akan oluklar, obalarla şenlenir

           

Her pınarın çevresi dolar piknik zamanı

Stres  suya karışır, sevinç  sarar  insanı         

 

Rakım üç bin yedi yüz mis kokar Aladağlar

Mıknatıs gibi çeker, beni kendine bağlar

 

Kıvrımlı çığırlardan  iniversem aksuya

Muhteşem manzarayı  seyretsem doya doya

 

Bir solukta tırmanıp akçayın yokuşunu

Direktaş’dan gözlesem güneşin doğuşunu

           

Eriyen kar suyuyla beslenir Yedigöller          

Kayaların yüzünde menekşeler, sümbüller

 

Hacer ormanlarında, yaslansam bir çınara 

Azık sargımı çözüp, sersem soğuk pınara

 

            Sendendir soframızın eti, kaymağı, balı

            Ağzımızın tadısın, tuzusun sen Yahyalı

 

Çağlayan, Kapuzbaşı, Güney, Yeşil Şelale

Beyaz  bulutlar  gibi  tutuşmuşlar  el ele

 

Köpük fışkıran sular, yürekleri soğutur

Dertleri  unutturur, kederleri  dağıtır

 

Irmağın türküsünü, yalçın kayalar dinler

Yamaçları süsleyen sedirler, çamlar inler

 

Sultan sazlığı renk renk kuşların barınağı

Seyre dalmış bir halde durur, Erciyes Dağı

 

Sonsuz mavi göklerde uçuşurlar özgürce

Sazlıkların içinde düğün var gündüz gece

 

Yüce Mevla’m lütfetmiş, taşın toprağın cevher

İşleteni, işçisi, kamyoncusu ekmek  yer

 

Ne de  marifetlidir “ al  kınalı, ak eller”

Yünü eğirir, boyar, ilmek ilmek dizerler

 

Desen verir kilime  siner gözlerin nuru

Motif motif halılar, hanımların gururu

 

            Bir tutkuya dönüşmüş dünyaca ünlü halı

            Ne kadar methetsem de, azdır sana, Yahyalı

 

Sevda çeken  yürekler, aşk oduyla dağlanır

Dünür gitmeler başlar, tatlı sona bağlanır

 

Bayrak dikilir dama, düğün dernek kurulur

Düğün yemeklerinde hep, üzümlü sorulur

 

Akşam  oturmaları, arapaşısız  olmaz                            

Hoş sohbetler olmazsa, kış bitmez, bahar gelmez

 

Tandırda pişer şepit,  sütyüzüyle  yağlanır

Hele kefli  böreğin tadı  damakta  kalır

           

Evliyalar diyarı, ilim, irfan yuvası

Bizi  ayakta  tutan,  büyüklerin  duası

 

Huzur, barış, kardeşlik, yiğitlik, mertlik, sende

Gönüllerin gıdası sevgi, cömertlik sende

 

Toprağına belenip, beşiğinde uyudum           

O manevi  havanı soluyarak büyüdüm

 

Bir saat ayrı kalsam, hasretin yakar beni

Ölsem de ayrılamam, al sinene sar beni

 

            Yüreğimden  bağlayan, can bağımsın Yahyalı

            Sen, benim gözbebeğim, toprağımsın Yahyalı

 

Mehmet Postallı / 2005

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi46
Bugün Toplam180
Toplam Ziyaret98651
Hava Durumu
Saat
Takvim