“ TABİAT GÜZELİ “
Dağların arasında, bir vadide gizlisin
Şelaleler diyarı “Tabiat Güzeli” sin
Sana yalnız ben değil, görenler hep sevdalı
Yeşil doku içinde, çok şirinsin Yahyalı
Yahya Gazi’ de seni görür görmez beğenmiş
Hayalimdeki mekân, işte burası demiş
Yiğit atalarımız, yurt tutmuş gözbaşını
Asırlardır yiyoruz ekmeğini aşını
Onbinleri doyurur bereketli topraklar
Göynükte harman olur deste deste başaklar
Zümrüt akan koca çay, şehri ikiye böler
İlkbaharda coşan su, iner baraja dolar
Sıcak yaz aylarında, susamış topraklara;
Hayat verir, can gelir pörsümüş yapraklara
Çiçeklerle bezenen dallar meyveye durur
Ceviz, armut, kayısı, elma senden sorulur
Üzüm, çilek, şeftali, yok mu kirazın alı
O canım meyvelerin vatanısın Yahyalı
Toprağa düşen cemre, ilkbaharı müjdeler
Çiğdem, nevruz açılır, körpe kuzular meler
Rahmet sular toprağı, yaylalar çimenlenir
Billur akan oluklar, obalarla şenlenir
Her pınarın çevresi dolar piknik zamanı
Stres suya karışır, sevinç sarar insanı
Rakım üç bin yedi yüz mis kokar Aladağlar
Mıknatıs gibi çeker, beni kendine bağlar
Kıvrımlı çığırlardan iniversem aksuya
Muhteşem manzarayı seyretsem doya doya
Bir solukta tırmanıp akçayın yokuşunu
Direktaş’dan gözlesem güneşin doğuşunu
Eriyen kar suyuyla beslenir Yedigöller
Kayaların yüzünde menekşeler, sümbüller
Hacer ormanlarında, yaslansam bir çınara
Azık sargımı çözüp, sersem soğuk pınara
Sendendir soframızın eti, kaymağı, balı
Ağzımızın tadısın, tuzusun sen Yahyalı
Çağlayan, Kapuzbaşı, Güney, Yeşil Şelale
Beyaz bulutlar gibi tutuşmuşlar el ele
Köpük fışkıran sular, yürekleri soğutur
Dertleri unutturur, kederleri dağıtır
Irmağın türküsünü, yalçın kayalar dinler
Yamaçları süsleyen sedirler, çamlar inler
Sultan sazlığı renk renk kuşların barınağı
Seyre dalmış bir halde durur, Erciyes Dağı
Sonsuz mavi göklerde uçuşurlar özgürce
Sazlıkların içinde düğün var gündüz gece
Yüce Mevla’m lütfetmiş, taşın toprağın cevher
İşleteni, işçisi, kamyoncusu ekmek yer
Ne de marifetlidir “ al kınalı, ak eller”
Yünü eğirir, boyar, ilmek ilmek dizerler
Desen verir kilime siner gözlerin nuru
Motif motif halılar, hanımların gururu
Bir tutkuya dönüşmüş dünyaca ünlü halı
Ne kadar methetsem de, azdır sana, Yahyalı
Sevda çeken yürekler, aşk oduyla dağlanır
Dünür gitmeler başlar, tatlı sona bağlanır
Bayrak dikilir dama, düğün dernek kurulur
Düğün yemeklerinde hep, üzümlü sorulur
Akşam oturmaları, arapaşısız olmaz
Hoş sohbetler olmazsa, kış bitmez, bahar gelmez
Tandırda pişer şepit, sütyüzüyle yağlanır
Hele kefli böreğin tadı damakta kalır
Evliyalar diyarı, ilim, irfan yuvası
Bizi ayakta tutan, büyüklerin duası
Huzur, barış, kardeşlik, yiğitlik, mertlik, sende
Gönüllerin gıdası sevgi, cömertlik sende
Toprağına belenip, beşiğinde uyudum
O manevi havanı soluyarak büyüdüm
Bir saat ayrı kalsam, hasretin yakar beni
Ölsem de ayrılamam, al sinene sar beni
Yüreğimden bağlayan, can bağımsın Yahyalı
Sen, benim gözbebeğim, toprağımsın Yahyalı
Mehmet Postallı / 2005