“YARATAN SEÇTİ SENİ “
Bekliyor cümle âlem, büyük bir hazırlık var
Bin yıllık ateş söndü, yüzüstü düştü putlar
Yeryüzü nurla doldu, o gece fecre kadar
Bir ilkbahar sabahı, Rabbim buyurdu ihsan
Dünyaya şeref verdi, kadri yüce O, insan
Haşim oğullarının en güzide evladı
Dedesi tarafından Muhammed kondu adı
Mevla’m, susuz çölleri, rahmetiyle suladı
Mekke’de çiçek açtı güllerin en goncası
Gerçeğin taa kendisi, yalanın yabancısı
Nur dağında göz verdi abıhayat çeşmesi
Beytullahın damından yükseldi ezan sesi
Yırtıldı cehaletin zift karası perdesi
Devrildi birer birer, muhkem denen yapılar
Kapandı mesafeler, aralandı kapılar
Ayet ayet inerek, Allah’ın emirleri
İnsanların zihninden arındırdı kirleri
Kuran’ın belâgatı susturdu şairleri
Yaşantınla, sözünle hem rehber hem örneksin
Yaratan seçti seni, iki cihanda teksin
Acının, ızdırabın en katısını tattın
Katı yüreklilere, yine sen el uzattın
Ve onların nesline hayır dualar ettin
Peygamberler serdarı, âlemlere rahmetsin
Müminlerin umudu, göz nuru Muhammed’sin
Gül kokulu, nur yüzlü, dili inciler saçan
İnsanlığın önüne, yeni bir devir açan
Mekke’den çıkarılan ve Medine’ye göçen
Muhacirler ulusu, ensarın mihmanısın
Mazlumun sığınağı, dertlinin dermanısın
Yerlerde ve göklerde övülen emin kişi
Güzel huylu, pak soylu, yoktur başka bir eşi
Allah’ın sevgilisi, kâinatın güneşi
Çekme üzerimizden, bereketli elini
Gönül peteklerine, dolduralım balını
Yoksul bir zenci gibi eşiğinden girseydim
Kapında köle olup, gül yüzünü görseydim
Bastığın topraklara baş koyup, yüz sürseydim
Köleliğim kabul et ey Rasül’ ü -zişanım
Sana ümmet olmakla arttı şerefim, şanım
Yolunun yolcusuyum hiçbir güç döndüremez
İçimin yangınını ummanlar söndüremez
Açlığım, susuzluğum hiç kimse dindiremez
Şu sevdalı yüreğin canısın, cananısın
İki cihan serveri, gönüller Sultanısın
Doğduğum topraklarda yaşıyorum gurbeti
Efendim, sen öğrettin sevgiyi, merhameti
Rabbim nasip eylesin, evinde ziyareti
Cennet bahçene varıp eşiğine kapansam
Gözyaşımla yıkanıp, senin aşkınla yansam
Mehmet POSTALLI / Yahyalı